Sayfalar

21 Eylül 2013 Cumartesi

Zamanın viskicisi, şimdinin dincisi Egemen Bağış'ın ilginç yükselişi

akp'nin gerçek yüzü, bakanlar, cia, derin devlet, egemen bağış, içimizdeki israil, ipler kimin elinde, kripto Yahudiler, masonluk, recep tayyip erdoğan



Egemen BağışCüneyd Zapsu ve Akif Beki ile birlikte, Başbakanın hemen her yerde kulağına en yakın isimlerden birisi. Başbakan, Güneydoğu’ya da gitse, Amerika’ya da, her zaman bu üç isimden en az ikisi hemen sağ ve sol yanında oluyor.

Egemen Bağış bunların içinde takdire şayan yükselişi ile ne çok dikkat çeken isim olmakta.

Egemen Bağış İnternet sitesinde kendini şöyle tanımlıyor: “Bağış, Ak Parti’nin demokrasi, insan hakları, serbest piyasa ekonomisi, yasalar ve Türkiye’nin küreselleşmesine ilişkin çalışmaları ile bir devrim yarattığı yolda, Başbakanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın danışmanları arasında bulunarak ehemmiyetli görevlerde bulunmuştur. Bağış, özellikle Türkiye’ye ilişkin haberlerin devlet adamlarına, uluslararası kamuoyuna ve medyaya iletilmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.” 
Bağış’ın yükselişi adeta insanlara ilham verecek düzeydedir. Her Türk insanı onun hikayesini okuyunca “nereden nereye” diyecek kadar imrenici cümleler kurmadan edemez.

Siirt’ten yola çıkan Bağış şimdi “Kıdemli dil uzmanı, aralarında Bill Clinton, George W. Bush dahil olmak üzere bir çok devlet adamına tercümanlık yapmıştır “ cümlesiyle karşımıza çıkıyor.

Ayrıca Başbakanın beyninin Amerika tarafı olarak bilinen Bağış faal olarak Amerika – Türkiye Dostluk Grubu girişimlerinde bulunmuş, New York’da bulunan Türk Amerikan Derneği’nin Başkanlığını yapmış ve bugüne kadar oy birliği ile iki defa üst üste seçilen tek başkan olma unvanını almıştır. Diğer yandan, bir devlet birimi olan Yurt Dışındaki Türkler Danışma Kurulu’nda üye olarak çalışmıştır.


Fakat Egemen Bağış’ın hayatında kırılma noktası olan bir an vardır. Bağış Manhattan’da barda çalışırken şansı yaver gitmiş ve bugünlere gelen yolculuğunun başlangıcı olan olaylar yaşanmıştır.



Bağış, Manhattan da 38. cadde de bulunan Türkçe adlı barda çalışır. Barın işletmecisi Cevdet Gümüşdere adlı bir işletmecidir. Şimdi Türk -Amerikan ilişkilerini belirleyen Bağış girişte müşterilerin giriş biletlerini çek etmektedir.

Fakat bir gün ünlü bir kabadayı tarafından keşfedilir ve hayatı o andan sonra değişir. 


İşte o zamanın viskicisi, şimdinin dincisi Egemen BAĞIŞ, Amerika’da işlettiği barda güzellik yarışması düzenlerken
İşte o zamanın viskicisi, şimdinin dincisi Egemen BAĞIŞ,
Amerika’da işlettiği barda güzellik yarışması düzenlerken
Bu ünlü kabadayı barın işletmecisi Cevdet beye Egemen Bağış’ın ilk önce garson olarak sonrada şef olarak çalışması talimatını verir. Bar işindeki hızlı yükselişi daha sonraki yaşantısında da devam eder. Egemen Bağışın bu yükselişi ünlü kabadayının sihirli bir değnekle dokunması gibidir çünkü Egemen'in yükselişini kimse engelleyemez.

Siirt’ten başlayan yolculuk Türk-Amerikan dostluk grubu başkanlığına ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya olan ilişkilerini belirleyen kişi olmaya kadar gitmiştir.

Bizim ilgiyle izlediğimiz ve hayran kaldığımız bu yükselişte yalnızca merak ettiğimiz bir nokta var. O da, Egemen Bağış’ın bugünlere gelmesinde emeği olan ve barın giriş görevlisi iken bu noktalara gelmesini sağlayan sihirli değneğin sahibini kim olduğudur.

Türkiye’nin başına bu kadar kıymetli bir evladın gelmesinde katkısı olan kabadayının kim olduğunu merak ediyoruz.

Kim bu müthiş yükselişin startını veren ünlü kabadayı?

Gürsel Tekin/Gerçek Gündem

Egemen Bağış, egemen güçlerin adamı mı? Kripto/gizli Yahudi mi?

akp, akp'nin gerçek yüzü, büyük israil projesi, egemen bağış, içimizdeki israil, kripto Yahudiler, masonluk, sabetayistler


İnternette dolaşan ve altında imza olmayan bir yazıda AK Parti millet vekili, Avrupa Birliği bakanı ve Baş Müzakerecisi olan Egemen Bağış'ın gerçek isminin Eggman Bagish olduğu ve bir kripto Yahudi olduğu, gerekçeleri ile iddia ediliyor. İşte o yazı:


AKPLİ EGEMEN BAĞIŞ'IN YAHUDİLİĞİ


İbranice adı Eggman Bagish olan Egemen Bağış, New York’taki MUSEVI BARUCH Kolejinde tahsil görmüş. BARUCH, İbranice KUTSAL anlamına geliyor.

AKP’nin Devlet Bakanı ve Avrupa Birliği Başmüzakerecisi Egemen Bağış, 16 Haziran 2010 günü İzmir Musevi Cemaati Yönetim Kurulu ile Swiss Otel’de bir sohbet toplantısı yaptı.

İzmir Musevi Cemaati Onursal Başkan Moris Bencuya ve beraberindeki heyetle görüşen Bağış’a İzmir Valisi de refakat etti.

Musevi Cemaati’nin yayın organı Şalom’un verdiği bilgiye göre Egemen Bağış, İstanbul’daki Musevi Cemaati ile olan yakın ilişkilerinden bahsetti. Bu ilişkileri İzmir Musevi Cemaati ile de kurmak istediğini söyledi.

Bağış, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Azınlık ve gayrımüslim terimlerini beğenmiyorum. Bu ülkede kimin köklerinin daha eskiye dayandığı araştırma konusudur. Dolayısıyla, kimin azınlık kimin çoğunluk olduğu bilinemez.”

Bu sözlerin tercümesi şudur:

“Bu topraklarda biz Yahudilerin kökleri Türklerden daha eskiye dayanmaktadır. “

Araya “Araştırma konusudur” sözlerini sıkıştırması bir anlam ifade etmiyor.

Böyle bir araştırma yok çünkü.

M.Ö. 2000 lerde Yahudi Peygamberi İbrahim’in Urfa bölgesinde yaşamış olduğuna atıf yapıyor, ayrıca son zamanlarda moda olan bir iddia da, Yahudilerin Babil sürgünü dönüşünde geride bıraktıkları Yahudilerin şimdiki Kürtler olduğu şeklinde. (Bu iddia, Kürtleri İsrail taraftarı yapmak için ortaya atılmış bir palavra. Barzani ailesinin Kürtleşmiş Yahudi olduğu iddiası doğru olsa bile, böyle istisnalar bütün Kürtlerin Yahudilerden gelmiş olduğunu göstermez.)

Egemen Bağış’ın sözlerinin tercümesinin bu olduğunun kanıtları nelerdir?

Birincisi, bu sözleri Musevi Cemaati Yönetimi huzurunda söylemesi,
ikincisi, New York’taki Musevi Kolejinde eğitim görmüş olması
üçüncüsü, öldürülen teröristlerin yasını tutması. (İsrael ile bağlantılı pkk içinde bulunan Ermenilerin ve Yahudi Kürtlerin Yahudi olduğu iddiasını biliyorsunuz. Eggman Bagish, bu yüzden Yahudi (!) kardeşlerinin yasını tutuyor)

dördüncüsü, ismi.

Hem adı hem de soyadı İbrani isimleri listesinde var: Eggman (Egmen) ve Bagish (Bagiş). Bu kadar büyük tesadüf olamaz.

Eggman Bagish, Büyük Kürdistan (Yani esas adıyla İkinci İsrail-BİG İSRAEL) devletinin kurulması uğrunda elinden geleni yapmaktadır.

İlk amacı bu devletin kurulması olan Amerika’nın,Britanya'nın,Rusya F.'nun Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı Recep Bey’in, suç ortaklarını çok iyi seçtiği her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.

Yahudi Koleji mezunu Eggman Bagish

İbranice adı Eggman Bagish olan Egemen Bağış, New York’taki MUSEVI BARUCH Kolejinde tahsil görmüş.

BARUCH, İbranice KUTSAL anlamına geliyor. Okulun tam adı “The Baruch College of The City University of New York”

Egemen Bağış 23 Nisan 1970 Siirt dogumludur.

Babası Abdullah Bağış 1974–1979 yılları arasında Siirt Belediye Başkanlığı yapmıştır.


Başbakan Tayyip Erdoğan'ın baş danışmanı İbrahim Kalın'ın derin bağlantıları

abd, akp'nin gerçek yüzü, cia, ibrahim kalın, içimizdeki israil, kimdir, kripto Yahudiler, recep tayyip erdoğan, stratfor, suriye sorunu

Başbakanlık danışmanı Kalın'ın, Erdoğan'a “ömür biçen” Stratfor'la ilişkisi ne?.. Peki ya Başbakanlık'ın sitesinde, Stratfor'un Başkanı Friedman'in işi ne?..


Geçtiğimiz hafta ortaya ilginç bir iddia atıldı.

Bu iddia Başbakan Erdoğan ve doktorları tarafından net ifadelerle yalanlansa da, “birileri” akıllarda soru işareti bırakmayı başardı.

Önce olayı bir özetleyelim:

-“Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı'nın 2 yıl ömrü kaldı” iddiasının kaynağı ne?

ABD düşünce kuruluşu, Stratfor.
-Ne iş yapıyor bu düşünce kuruluşu?
Özel istihbarat örgütü aslında. (Stratfor'a ‘gölge CIA' diyenler de var.)
ABD Savunma Bakanlığı ve ordu birimleri ile istihbarat kuruluşlarına da “istihbarat satan” bir şirket.
-Stratfor'a kim aktarmış bu “bilgi”yi?
Bu düşünce kuruluşuna Türkiye ile ilgili “bilgi” satan Faruk Demir adında bir “danışman”.
-Bu iddiayı dünyaya yayan kim?
Amerikan menşeli Wikileaks sitesi. Stratfor'un yazışmalarına ulaşmış. Bu yazışmalarda geçiyormuş bu iddia!
-Taraf bu olayın neresinde?
Wikileaks'ın Türkiye'deki ortağı Taraf.
Wikileaks “ele geçirdiği” bu “bilgi”leri Türkiye'de bir tek Taraf'la paylaşıyor. Taraf da manşetten dayıyor.
Nitekim Taraf'ın manşetindeydi bu iddia da:
“Başbakan'ın 2 yıl ömrü kaldı.”
***
Bu görüntüden bile, olayın ne olup ne olmadığı konusunda bir kanata varmak mümkünken…
Gelin olayı biraz daha deşelim.
Bakın ne ilginç bilgiler çıkıyor karşımıza:
Stratfor'un Türkiye'deki kanka kuruluşlarından biri Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA).
SETA'nın Ankara dışında Washington'da da ofisi bulunuyor.
Kurucusu, doktorasını George Washington Üniversitesi'nde yapmış olan İbrahim Kalın.
Kalın, 2006-2009 yılları arasında SETA'nın Genel Koordinatörlüğünü de yaptı. Sonra Başbakan'a danışman oldu.


Şimdilerde Başbakan danışmanı olarak Başbakanlık'ta “Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü” görevini yürütüyor.

George Friedman - Stratfor - CIA - İbrahim Kalın
George Friedman - Stratfor - CIA - İbrahim Kalın

Dönelim tekrar Stratfor'a; Wikileaks'in “ele geçirdiği” Stratfor “bilgi notları”na.
Stratfor yazışmalarında Kalın'ın adı “çok önemli bir kaynak” olarak geçiyor.
Yazışmalarda “bu ilişkinin gizli kalmasına büyük bir önem verildiği”nden söz ediliyor.
Ve bir ilginç bilgi daha.
Başbakan'a ömür biçen Stratfor'u, İbrahim Kalın'ın başında bulunduğu Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü'nün resmi internet sitesinde de görmek mümkün.
Sitede, Stratfor Başkanı George Friedman'ın, Başbakanlığın davetlisi olarak Türkiye'de konuk edildiğini görüyorsunuz.
“Akil Adamlar Konferans Serisinin İkincisi George Friedman'ın Katılımıyla Gerçekleşti” denilen siteden şu bilgiler aktarılıyor:
“Türkiye ve dünya üzerine yaptığı dikkat çeken analiz ve öngörüleriyle tanınan, ABD'nin önde gelen stratejik araştırma kuruluşu Stratfor'un başkanı, uluslararası ilişkiler uzmanı ve stratejist George Friedman, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğünün davetlisi olarak İstanbul'daydı…”
Davet üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin de katkısıyla ağırlanan Friedman, 2 Haziran 2010'da Cemal Reşit Rey'de “Türkiye ve Amerikan Dış Politikasında Denge Sorunu” başlıklı bir konuşma yapmış.
Sonuç mu?
Bir insana hele ki bir ülkenin Başbakanı'na ömür biçilmesi evet büyük bir fitnedir.
Ve sağlık durumu iddia edildiği gibi olmayan birine böyle bir “tarif” yapılması büyük bir iftiradır.
Başbakan ve doktorları sağlık durumuyla ilgili gerekli bilgileri açıkladılar.
En nihayetinde de kulun hangi vakit öleceğini ancak ve ancak Yaradan bilir.
Burası böyle.
Peki bu İbrahim Kalın ne ayak beyler?
Kalın muhtemelen “görevinin bu tür ilişkileri gerektirdiği”ni söyleyecektir.
İyi güzel de…
Şu görüntüye bakarak, “kimin kimden faydalandığı” sorusunun cevabını aradığımızda…
Oluşan kanaat açıkçası beni ürkütüyor.
Sayın Başbakan haklı olarak hep söyler ya, TSK'yla ilgili, yargıyla ilgili…
“Çürük elmalar temizlenmeli” diye.
Ümit ediyorum, İbrahim Kalın konusunda kontrol Başbakan'ın elindedir.
Stratfor ile ilişkiler Sayın Başbakan'ın, devletin, kontrolü altında yürüyordur.
Değilse, durum gerçekten vahim.
(Habervaktim)

"Bu adam (İbrahim Kalın) büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı"

akp'nin gerçek yüzü, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), cia, george friedman, ibrahim kalın, içimizdeki israil, kimdir, kripto Yahudiler, medya manipülasyonu, recep tayyip erdoğan, stratfor, suriye sorunu

Stratfor Direktörü G. Friedman'ın Başbakan'ın danışmanı İbrahim Kalın'la ilgili mesajından: "Bu adam büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı."


Taraf gazetesi Wikileaks'te yayımlanan Stratfor belgelerine sayfalarında yer vermeye devam ediyor. 

Stratfor'un beş milyondan fazla e-posta mesajını okuyunca, kuruluşun Türkiye'ye, birçok ülkeden daha fazla önem verdiği, ülkedeki gelişmeleri daha yakından izlemeye çalıştığı ortaya çıkıyor. Bunun bir göstergesi de şirketin idari işlerden sorumlu yöneticisi Meredith Friedman'ın, Türkiye konusunda çalışan uzmanların daha planlı ve sistemli bir koordinasyon sağlaması için belirlediği görev paylaşımı. Meredith Friedman, 17 Haziran 2010'da Stratfor Direktörü olan eşi George Friedman, Türkiye konusunda uzman analizciler Kamran Bokhari, Reva Bhalla, Scott Stewart ile Emre Doğru'ya "Türkiye'de koordine olmak için sistem" başlıklı bir mesaj göndermiş:
"Türkiye'deki çalışmalarımızı koordine edebilmek için çok çaba göstermeliyiz, zira herbirimiz bir noktada bakanlıklarda, düşünce kuruluşlarında, bankalarda, vs. aşağı yukarı aynı insanlarla ilişki kurduk. Kimi zaman bağlantılarımızın mevkii farklıydı (George ile ben Türk Dışişleri Bakanı ve İş Bankası'nın CEO'su ile görüştük, Reva ile Kamran Dışişleri Bakanı/ Cumhurbaşkanı'nın danışmanları ve İş Bankası'nın yöneticileri ya da direktörleriyle biraraya geldi), kimi zaman ise hepimiz aynı kişilerle görüştük (örneğin İbrahim Kalın). Kimi zaman ise aynı dili konuştuğu ve saat diliminde olduğu için kaynaklara Emre'nin bir telefonla ulaşması daha iyi olabiliyor.
Birbirimizle çakışmamızı, çift dikiş yapmamızı, kafamızın karışmasını veya çelişmemizi önlemekten emin olabilmek için işte yapacaklarımız:
1. Türkiye'deki kaynaklarımızla (ya da ABD'deki Türk kaynaklarımızla) irtibat kurmadan önce herbiriniz bu listeye sormak istediğiniz soruyla ilgili bir e-posta gönderecekseniz ve gerçekten acil bir durum olmadığı sürece bu gruptan ek sorular veya yorumlar almayı bekleyeceksiniz. Eğer kaynakla irtibat kurmadan soruyu ya da meseleyi aydınlatabilmek için bu grubun üyeleriyle bir tartışma yapmanız gerekiyorsa, hızlıca bir telefon açın.
2. Kaynaktan cevap aldığınızda ise cevabını hemen bu gruba e-postayla göndereceksiniz ki sorulan soruya verilen cevabı hepiniz görebilsin. Eğer hemen bir analiz [INSIGHT] olarak paylaşılabilecek bir bilgi ise bunu her zamanki yöntemle bilgi akışı takibinden sorumlu görevlilere yönlendirin. INSIGHT'tan sonraki ilk kelime daima ülke ismi olmalı ki Türkiye'den söz edildiğini hepimiz görebilelim.
Kaynaklarımızla olan irtibatı daha senkronize hale getirebilmek ve de George ülkedeyken yaptığı toplantılarda neler söylediğini öğrenebilmeniz için bu yöntemi zamanla daha da geliştirebiliriz. Konfederasyon ortaklarımıza -Hürriyet ve Sabah- soru sormak ve onlardan sorularını almak için farklı bir sistem oluşturuyorum, bunu da size ayrıca ileteceğim.
GÜLEN'LE ARANIZI İYİ TUTUN

Bu e-postadan anlaşıldığı üzere, örneğin Başbakanlık Danışmanı İbrahim Kalın gibi isimlerle, Stratfor'daki bütün Türkiye uzmanlarının ilişkisi var. Bu ilişki zaman zaman Reva Bhalla'nın 10 Mart 2010'da Kızılay'daki Başbakanlık ofisinde Kalın'la buluşması gibi profesyonel yüzyüze temaslar halinde, bazen de Stratfor Direktörü George Friedman'ın Kalın'a "Gülen Hareketi ile aramızı düzeltmemize yardım et" çağrısı yaptığı ve 48 saat sonra olumlu cevap aldığı 1 Eylül 2010 tarihli e-postasında olduğu gibi özel yazışmalarla ilerliyor. İlişkinin bilgi alışverişini aşan bir yardımlaşma/ misafirperverlik boyutu da var, zira George Friedman ve eşi Meredith Friedman bir istihbarat toplama gezisi için 31 Mayıs 2010'da İstanbul'a geldiklerinde, bir yerden bir yere gitmelerinin kolaylaştırılmasında Başbakanlık devreye girmiş. Meredith Friedman kendilerini havaalanında karşılayacak olan şoföre, çok eşyaları olacağı ve geniş bir araba gerektiği konusunda e-posta gönderirken bir kopyasını da İbrahim Kalın'a iletiyor. E-posta şöyle başlıyor:
"Sevgili Ozan, Bay İbrahim Kalın İstanbul'da olduğumuz süre zarfında ihtiyaçlarımız için bir araba ve şoför ayarlayacağını belirtmişti..." Aynı mesajda, Friedman 2 Haziran 2010'da İş Bankası Yönetim Kurulu Ersin Özince ile, ardından konfedere ortakları olan Sabah Gazetesi ile yapacakları toplantıların yerini ve zamanını İbrahim Kalın'a ve ulaştırma işlerinden sorumlu diğer kişilere iletiyor.
Ayrıca yine "Derin Posta" gösteriyor ki, Stratfor Türkiye'deki bazı gazetelere haber yaptırmak istediğinde, George Friedman'ın 14 Eylül 2010 tarihli e-postasında "Bu adam büyük bir kaynak... Bu adamla kurduğum ilişki ve yaptığım görüşme kesinlikle gizli kalmalıdır" diye söz ettiği İbrahim Kalın'dan yardım alıyor. 7 Eylül 2010 tarihinde Kalın, Friedman ve Karman Bokhari'ye gönderdiği epostada gereğinin yapıldığını şu ifadeyle iletiyor:
"Sevgili George ve Kamran, Bazı medya kuruluşlarına Stratfor'un Türkiye ve Balkanlar hakkındaki raporunu haber yapmalarını söyledim ve ürettikleri haberlerin linklerini aşağıda gönderiyorum. İbrahim." Postadaki linkler arasında cnnturk.com ve aktifhaber.com gibi sitelerdeki haberler dikkat çekiyor.
TURKISH DAILY NEWS'LA GÖRÜŞELİM
Ancak Stratfor'un haber yaptırmak için her zaman Başbakanlık danışmanlarının aracılığına ihtiyacı yok. Zira istihbarat kuruluşunun "resmî" ilişki kurduğu konfedere ortağı Sabah gazetesiyle işbirliği de karşılıklı istihbarat ve enformasyon aktarımına dayanıyor. Derin Posta'da işin "haber yaptırma" boyutu defaatle örneklenmiş. 30 Eylül 2011'de Emre Doğru, Reva Bhalla'ya yazıyor: "Reva- Suriye konulu yazımızı konfedere ortağımız Sabah'a gönderdim, yarın aynen basacaklar."
Benzer bir ilişkiyi geçmişte Hürriyet Daily News'la kuran, ancak Murat Yetkin'in genel yayın yönetmenliğini devralması sonrasında ilişkiyi istediği gibi devam ettiremeyen Stratfor, çareyi önceki Genel Yayın Yönetmeni David Judson döneminde kurulan resmî ilişkiyi bitirip, Yetkin'i atlayarak HDN'deki diğer gazetecilerden bilgi almakta bulmuş. [Murat Yetkin Taraf'a daha önce yaptığı açıklamada, 31 Ocak 2012'de Stratfor yetkilileriyle iş yemeği yediğini belirterek şunu demişti:
"Bu yemek sırasında aslında Türkiye'deki resmî ortaklarının Sabah gazetesi olduğunu öğrendik. Önerileri bize hem içerik, hem de iş yönüyle uygun gelmedi ve önermek istedikleri başka projeleri olursa dinleyebileceğimizi söyleyerek görüşmeyi sonlandırdık. Dolayısıyla Hürriyet Daily News ile Stratfor arasında ne geçerli bir işbirliği anlaşması, ne de formel bir ilişki bulunmaktadır."
1 Aralık 2011'de Emre Doğru, Meredith Friedman'la tanıştırmasına rağmen kendi epostalarına cevap alamadığı Yetkin'le ilgili "onu boşverin" demeye getiren şu mesajı yazıyor:
"HDN'deki Barçın Yinanç ve Taylan Bilgiç gibi akıllı çocuklarla zaten ilişkideyim (David onları tanıyor). Kurumsal ortaklığımızı korumak istiyorsanız, bu başka bir şey ama benim fikrimi sorarsanız, HDN'den enformasyon almak için yeni genel yayın yönetmeninin peşinde koşturmamıza gerek yok."
SABAH'TAKİLER ASKERE SORDU
Bu mesajdan da anlaşıldığı üzere, Stratfor'un konfedere ortaklarıyla ilişkisi tek taraflı değil, haber yaptırıyorlar, aynı zamanda çeşitli konularda enformasyon talep edip alıyorlar. WikiLeaks'in elde ettiği ve hepsi dünyaya açıklanacak olan belgelerde bu alışverişin yüzlerce örneği var. Mesela 26 Temmuz 2010'da Emre Doğru, Jennifer Richmond'a şöyle yazmış: "Konfedere ortağımız Sabah'a Kuzey Irak'tan aldığımız ve Zervani güçlerinin Türkiye'de eğitim gördüğünü yansıtan raporu gönderdim. Bunun üzerinde konuştuk ve konfedere ortağımız Sabah askerî yetkililerle temasa geçti. Bana geri döndü ve Zervani güçlerinin raporda belirtildiği gibi özel kuvvetler olmadığını söyledi. Ayrıca Kahire'deki Gül-Mübarek görüşmesi üzerine de konuştuk ama kapalı kapılar ardında neler olduğu konusunda makbul bir enformasyona sahip değildi."
Emre Aköz Stratfor'u öven bir yazı yazdı, ona teşekkür ettik
Bilgi alışverişinin yanı sıra, Türk medyasındaki haber ve yazılarla reklamının yapılmasının da Amerikan kuruluşu için önemli olduğu anlaşılıyor. 26 Kasım 2010'da yine Emre Doğru, Stratfor yöneticilerine, "Sabah'ta Stratfor'la ilgili bir haber daha" başlıklı bir elektronik posta göndermiş:
"Konfedere ortağımız Sabah'taki meşhur bir köşe yazarı olan Emre Aköz bugünkü makalesinde Stratfor'dan ve George'dan söz etti. Aköz, Türk dış politikası ve AKP konusunda paranoyak olanların Amerikan istihbarat ve stratejik düşünce merkezi Stratfor'un kurucusu, siyasetbilimci George Friedman'ı dinleyebilmelerini ve Friedman'ın onlara Türkiye'nin gelecekte nasıl başlıca küresel güçlerden biri haline geleceğini anlatmasını dilediğini söylüyor. Makalesinde G'nin Türkiye konusundaki haftalık raporuna doğrudan bir atıf yok. Ona nazik sözleri için teşekkür ettim ve G'nin Türkiye konusundaki haftalık raporunu gönderdim."

Recep Tayyip Erdoğan'ın baş danışmanı İbrahim Kalın, CIA raportörü çıktı

akp'nin gerçek yüzü, cia, dinler arası diyalog, ılımlı islam projesi, ibrahim kalın, içimizdeki israil, islam ve batı, kimdir, kripto Yahudiler, masonluk, recep tayyip erdoğan, stratfor, wikileaks
BAKIN ŞU MEMLEKETİN HALİNE...

CIA'nın gölgesi olarak adlandırılan Stratfor'un kaynağının Başbakan Erdoğan'ın dışişlerinden sorumlu Başdanışmanı İbrahim Kalın olduğunu, Wikileaks'te yayımlanan Stratfor belgelerinde ortaya çıktı...

Stratfor, AKP iktidarını zor durumda bırakmaya devam ediyor...

Stratfor nedir?

Parçalanmış Türkiye haritasını ilk yayımlayan düşünce kuruluşudur. Amerikan özel istihbarat kuruluşu Stratfor, Amerikan Savunma Bakanlığı birimleriyle birlikte özel kuruluşlara da kritik istihbarat satan, bir kuruluş... Aynı zamanda gayriresmi CIA olarak da adlandırılıyor...

Stratfor, merkezi Teksas’ta bulunan bir "küresel istihbarat” şirketi. Hindistan Bhopal’daki Dow Chemical ile savaş uçağı üreticileri Lockheed Martin, Northrop Grumman ve Raytheon gibi büyük şirketlerin yanı sıra, İç Güvenlik Bakanlığı, Deniz Piyadeleri Komutanlığı ve Askeri İstihbarat Örgütü gibi Amerikan devletinin kurumlarına da gizli istihbarat sağlıyor.

Özellikle Türkiye ve Ortadoğu'daki ülkelerde önemli birimlerde görev alan kişilerle kurduğu e-mail ağı ve istişare ağı vasıtasıyla ülkelerin devlet sırları hakkında önemli bilgiler ediniyor. Üyeleri de bazı bilgileri e-mail aracılığyla merkeze rapor ettiği ortaya çıktı. Türkiye'de ise birçok üyesi olduğu ve en çarpıcı olanının ise Başbakanın Başdanışmanı İbrahim Kalın olduğu ortaya çıktı...

İbrahim Kalın kimdir?



İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Malezya'daki İslam Üniversitesi'nde yüksek lisans, ABD'deki George Washington Üniversitesi'nde karşılaştırmalı beşeri bilimler ve felsefe alanında doktora yaptı. Amerika'da College of the Holy Cross'ta dersler verdi. Felsefe, İslam düşüncesi ve uluslararası ilişkiler gibi alanlarda uzmanlaştı. SETA adlı araştırma şirketinin kurucu başkanı. Akademik yayınlarının ve yorum yazılarının yanı sıra "MacMillan Encyclopedia of Philosophy, Encyclopedia of Religion ve Oxford Dictionary of Islam" gibi ansiklopedik eserlere de katkıda bulundu. Ahmet Davutoğlu'nun Dışişleri Bakanı olmasıyla boşalan dış politikadan sorumlu Başbakan Başdanışmanlığı'na atandı. İbrahim Kalın'ın yazdığı ve Yunancaya çevrilen "İslam ve Batı" adlı kitabın kapağındaki -tek göz mason simgeleri de dikkati çekiyor... İbrahim Kalın, aynı zamanda Sabah gazetesi köşe yazarı.



SABAH AYNEN BASACAK!

Stratfor'da Sabah Gazetesi ile anlaşma bombası...

Stratfor’un haber yaptırmak için her zaman Başbakanlık danışmanlarının aracılığıyla ilişki kurduğu konfedere ortağı "Sabah Gazetesi"yle işbirliği de karşılıklı istihbarat ve enformasyon aktarımına dayanıyor. Derin Posta’da işin “haber yaptırma” boyutu defaatle örneklenmiş.

30 Eylül 2011’de Emre Doğru, Reva Bhalla’ya yazıyor:
“Reva- Suriye konulu yazımızı konfedere ortağımız Sabah’a gönderdim, yarın aynen basacaklar.” yazıyor...

BÜYÜK BİR KAYNAK!

Stratfor Direktörü G. Friedman’ın Başbakan’ın danışmanı İbrahim Kalın’la ilgili mesajından: "Bu adam büyük bir kaynak, ilişki gizli kalmalı, İbrahim'in müdahale yeteneği bizim statümüzü ortaya koyuyor. Bu adam büyük bir kaynak." dediği de ortaya çıktı...

SORU 1: İslam dinimize ters olan batı felsefesi ile ve gene İslam dinimizde küfür olarak karşılanan "İslam düşüncesi" gibi konularda uzmanlaşan ve Yunancaya da çevrilmiş "İslam ve Batı" kitabını yazan İbrahim Kalın; Dinler Arası Diyalog ve Ilımlı İslam küfrünün Türkiye'deki faaliyetlerindeki rolü nedir?

SORU 2: Acaba Başbakan'ın başdanışmanı İbrahim Kalın devlete ait gizli bilgileri Başbakan Erdoğan'ın bilgisiyle mi veriyordu?



10 Eylül 2013 Salı

Bu filim Amerikan İstihbaratının yapımı; Suriye'de Guta kimyasal saldırısı

guta kimyasal saldiri suriye
guta kimyasal saldiri suriye


Voltairenet.org'dan Thieerry Meyssan bu analizinde Suriye'deki kimyasal saldırı hakkındaki resmi anlatıyı sorguluyor...

Batı Rasyonalitesi

Voltairenet.org

Thierry Meyssan

Sizler Tonkin Körfezi hadisesini ve Vietnam Savaşını, Kuveyt kuluçka makinelerini ve Birinci Körfez Savaşını, Racak katliamını ve Kosova Savaşını, Irak'ın kitle imha silahlarını ve İkinci Körfez Savaşını, Bingazi'ye yapılan tehditleri ve Libya savaşını sevdiniz mi? Öyleyse Guta'da sivillerin gazla öldürülmesine ve Suriye'nin bombalanmasına bayılacaksınız...

Beyaz Saray tarafından yayınlanan bir bildiride, ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, 21 Ağustos 2013 tarihinde Şam'ın banliyölerinde bir düzine yere düzenlenen büyük bir kimyasal silah saldırıda 1429 kişinin öldüğünü söyledi.

Fransız istihbarat servisleri, istihbarat koordinatörü Alain Zebulun'ın gizli notlarına göre, olay mahallinde araştırma yapıp kurban sayısını teşhis imkânı bulamadılar. Bununla birlikte videolarda yaklaşık 281 kurban gördüler, Fransız “sivil toplum” organizasyonu Sınır Tanımayan Doktorlar ise hastanelerde 355 kişi saymışlar.

Müttefik servislerin tümü videolara atıf yapıyor. Amerikalılar YouTube'da 100 video toplamışken Fransızların elinde sadece 47 tane var. Washington ve Paris bu videoların hepsini gerçek kabul ediyor. Bununla birlikte, bunların bir kısmı Şam saatiyle sabah saat 7'de yayınlanmış (bu durum videoların, merkezi Kaliforniya'da olan YouTube'da niçin 20 Ağustos şeklinde tarihlendirildiklerini gösteriyor), fakat neredeyse gün ortası güneşi, görüntülerin çok önceden kameraya alındığını gösteriyor.

Bütün gözlemciler kurbanlar arasındaki çocukların sayısının yüksekliğine dikkat çektiler. ABD 426 çocuk saymış, yani kurbanların üçte birinden fazlası. Fakat ne Amerikalı ne de Fransız meslektaşlarından olan başka gözlemciler, kurbanların neredeyse tamamının aynı yaşta olduğunu ve başlarında kendilerine ağlayan ailelerinden kimsenin olmayışını keşfederek oyunbozanlık yapmış oldular. Ve garip olan şey gazın çocuklarla birlikte yetişkinleri de öldürmesi gerekirken, kadınların hepsinin kurtulmuş olması.

Uydu kanallarının kurbanların resimlerini yaygın bir şekilde göstermesi Lazkiye yakınlarındaki Alevi ailelerin iki hafta önce “isyancılar” tarafından kaçıırlmış çocuklarını tanımalarına imkân sağlamış. Bunların tanınması çok uzun sürdü zira ABD, Birleşik Krallık ve Fransa'nın müttefiklerince devlete sadık köylerde (toplu mezarlarında binden fazla sivil cesedin bulunduğu) gerçekleştirilen bu katliamdan kurtulanların sayısı çok azmış.

Amerikalılar, İngilizler ve Fransızlar kurbanların sarin ya da sarin içeren bir gazla öldürüldüklerinde ittifak ediyorlar. Bulgularını, kendi servislerince toplanan örnekleri inceleyen labaratuvarlarındaki analizlere dayandırıyorlar. Bununla birlikte, kendi delillerini toplamak için olay mahalline gelen BM müfettişleri yaklaşık on gün içinde sonuçlarını açıklayacaklar. Gerçekte Amerikalı, İngiliz ve Fransızlar tarafından yapılan analizler dünyanın bilimsel toplumu için tanıdık değil, zira bunlar doku örneklerinin incelenmesi için çok daha uzun bir süreye ihtiyaç duyuyorlar.

Çocukların kimyasal zehirlenme sonucu öldürüldüğü açıksa da hepsinin gaza maruz kalıp kalmadığı kesin değil. Videolardaki ölümler esnasında beyaz bir köpük gözüküyor, fakat sarinin sarı kusmuğa neden olduğu biliniyor.

Üç Batılı güç de bu olaydaki sorumluluğu değişik oranlarda Suriye Arap Ordusuna nispet etmede uzlaştı. ABD Ulusal İstihbarat Direktörü, servislerinin Suriye ordusunun son dört gün içinde kimyasallarla uğraştıklarını gözlediklerini söylüyor. Birleşik Krallık İstihbarat Komitesi Başkanı Jon Dray de bunun Suriye ordusunun ilk girişimi olmadığını söylüyor ve 2012'den itibaren 14 kez gaz kullandığı teminatını veriyor.

ABD, İngiltere ve Fransız istihbarat servislerinin bu bulguları, dinlemeye takılmış bir telefon konuşmasıyla destekleniyor. Bu anlatıya göre, üst düzey bir Suriye savunma yetkilisi katliam hakkında konuşmak için kimyasal silah biriminin başını panik halinde aramış. Fakat bu dinleme operasyonunu Amerikalılar, İngilizler ya da Fransızlar değil de Mossad'ın Birim 8200 isimli departmanı yapmış.

Özetle, ABD, İngiltere ve Fransız servisleri Suriye Arap Ordusunun sayısı belirsiz sivili gazla zehirlediğine %100 eminler.

1.Fakat bunun için kadınları etkilemeyen özel bir çeşit sarin kullanmış olmaları gerekiyor.
2.ABD, dört gün boyunca cinayet için hazırlık yaptıklarını görmüş ama müdahale etmemiş.

Hacker fena yakaladı: Amerikan askeri istihbaratı Suriye'deki kimyasal saldırının tarafı

ABD kimyasal silah
ABD kimyasal silah

Guta Hadisesi Tamamıyla Kurgu mu? Amerikalılar Olayda Nasıl Yer Aldılar?


Bir hacker, ABD istihbarat yazışmalarına erişim sağladı ve ABD Ordu İstihbaratı Personel Müdür Yardımcısı ve Operasyon ve Plan Ofisi Başkanı Albay Anthony J. Macdonald’ın kişisel e-postalarını yayınladı: Ben de gördüm ve çok korktum. Fakat Tony beni rahatlattı. Çocukların incinmediğini, bunun kameralar için yapıldığını söyledi. O yüzden endişelenme canım.
ABD askeri istihbaratı, Suriye'deki kimyasal saldırıya dâhil oldu

Voltaire Network

Suriye'deki durum halen dünya medyasının odak noktasında. ABD liderliğinde yeni bir “insani müdahale” yakında başlatılabilir. Pentagon, sivillere karşı varsayılan kimyasal silah kullanımı nedeniyle Beşar Esad'ı ve Suriye ordusunu cezalandırmak için Suriye'ye saldırmaya hazır olduğunu açıkladı.
Bu sırada, 21 Ağustos 2013'te Şam yakınlarında gerçekleşen kimyasal saldırıya ABD istihbaratının dâhil olduğuna dair yeni kanıtlar ortaya çıktı veinternete sızdırıldı.

Bir hacker, ABD istihbarat yazışmalarına erişim sağladı ve ABD Ordu İstihbaratı Personel Müdür Yardımcısı ve Operasyon ve Plan Ofisi Başkanı Albay Anthony J. Macdonald'ın kişisel e-postalarını yayınladı.

22 Ağustos 2013 tarihli bir yazışmada ABD Ordusu sivil analisti Eugene P. Furst,  Albay'ı başarılı operasyon nedeniyle tebrik ediyor ve Suriye'deki kimyasal saldırıyla ilgili olarak Washington Post gazetesinde çıkan bir yazıdan söz ediyor.

E.FURST: Bu arada, son başarınızı gördüm, tebrik ederim. İyi iş.

"Savaşımız İslam'la" - Demokrasi ve insan hakları söylemleri birer bahane; ABD Haçlı seferine çıkarken her şeyi itiraf etmişti.

Savaşımız İslam'la
Savaşımız İslam'la


Suriye meselesini sadece Esad meselesi gibi gösterebilen medyamızın neye ve kime hizmet ettiği yargı gücümüz ile müdahale gerektiren bir sorunumuz. ABD'nin en yetkili ağızları bile sıra sıra çıkıp bütün İslam alemini ve bütün Müslümanları hedef aldıklarını, bütün Müslümanları terörist gördüklerini ve katledeceklerini açıklamışken, itiraf etmişken, şu memleketimizde bizim kültürümüzden olduğunu iddia edebilen medyamız nasıl böyle bir hareket ve haber tarzı sergileyebilir?

Bakınız aşağıdaki haber on yıl öncesine ait. ABD kendi tezgahladığı 11 Eylül saldırılarının ardından en yetkili ağızlardan İslam'a savaş açtığını, Ortadoğu'daki 22 ülkenin ya rejimlerini ya da haritalarını değiştireceğini ilan etmişti. Irak işgalindeki acziyetinden sonra bunu askeri müdahaleler ile yapamayacağını anlamış ve halk hareketleri, medya manipülasyonları ile yapmaya başlamıştı. Adını da "Arap Baharı" koymuştu. Şimdi bu oyunlarda sıra Suriye'ye geldi. Dünyanın en büyük terörist ülkesi olan ABD şimdi de Suriye'ye demokrasi götürme iddiasında.. Pekiyi de bizim medyamız nerede? Bizim hükümetimiz nerede ve kiminle?


| mfs

***

ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Başkan Bush’un, Haçlı Seferi sözünü doğrulayarak Afganistan ve Irak işgallerinin gerçek nedenini açıkladı: Irakı işgal etmeseydik, Müslümanlar, İslâm Birliğini kurup, İsraili haritadan silerlerdi.

Hedef İslâm dünyası!

9 Eylül 2013 Pazartesi

Esad konuştu: "Türkiye bir avuç para ile ayarlandı"

abd, akp'nin gerçek yüzü, armagedon, beşar esad, büyük israil projesi, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), el kaide terör örgütü, israil, katar, recep tayyip erdoğan, rusya, suriye sorunu, suudi arabistan

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Rus İzvestiya Gazetesine mülakatta bulundu. Esad'ın konuşmasından satır başları şöyle;

- Amerika, topraklarımıza savaş açması sonucunda Vietnam'dan bu yana karşılaştığı sonuçla karşılaşacaktır; başarısızlık... Suriye’nin Batının kuklası olacağını sananlar yanılıyor ve bu asla gerçekleşmeyecek bir hayalden ibarettir. Dünyaya mesajımız budur.

- Türkiye gibi açık ve uygar bir topluma sahip büyük bir devletin kapalı bir mantığa sahip bir körfez ülkesi tarafından bir kaç dolarla yönetilmesi oldukça esef vericidir. Şüphesiz ve tabii ki tüm bunun sorumlusu Türkiye halkı değil de, Türkiye Hükümeti Başkanıdır. Türkiye halkı bizimle bir çok geni, örf, adet ve ortak paydaları paylaşıyor

- Mücadele ettiğimiz grupların büyük çoğunluğunu el Kaide fikrini taşıyan Tekfirci Gruplardır. küçük bir bölümü ise kanun kaçaklarından oluşmaktadır. Onlara mesajımız
TERÖRÜN VURDUĞU HER YERDE TERÖRÜ VURACAĞIZ"


- Dünyanın hiçbir ordusu, devletin bütün toprakları üzerinde tam teçhizatlı olarak bulunamaz. Teröristler bu durumdan yararlanarak ordunun bulunmadığı her bölgeye giriyorlar. Farklı yönlerde hareket ediyorlar ve biz de onları her yerde kovuşturuyoruz ve girdiğimiz her bölgede tamamıyla temizliyoruz. Dolayısıyla sorun teröristlerin bulunduğu bölgeler değil dışarıdan büyük sayıda terörist gelmesidir.

İsrail teröristlerle işbirliği yaptığını bizzat söyledi. Defalarca hastanelerinde onlarca teröristi tedavi etti, sınırda teröristlere darbe İndirdiğimiz zaman İsrail baskıyı hafifletmek amacıyla güçlerimizle çarpıştı, onları kuşattığımız zaman İsrail bariyerleri kaldırıp diğer tarafa geçmelerine ve karşı taraftan saldırmalarına İzin verdi.



- Kimyasalla ilgili olarak - Dünyada herhangi bir taraf, özellikle büyük bir devlet, önce suçlama yapıp sonra delil toplamaz. Amerika yönetimi önce suçlama yapıp sonra delil toplayacağını açıkladı. Bu yönetim uzaktan hangi delilleri toplayacak acaba. Bu yaptıkları açıklama akılları küçümsemektir.

- Teröristlerin kontrolü altında olduğu söylenen ve ordunun kimyasal silah kullandığı iddia edilen bölge ordumuzla temas noktasıdır. Hangi devlet güçlerinin temas içinde olduğu bir bölgeyi kimyasal silah ya da kitle imha silahlarıyla vurur. Bu akla mantığa aykırıdır.

- ABD ve müttefikleri askeri müdahale İle herhangi bir savaşı başlatabilirler. Fakat nereye uzayacağını nasıl sonuçlanacağını kestiremezler. 


Suriye, İran ve Hizbullah ortak savunma sistemi kurdular

İran Suriye ve Hizbullah
İran Suriye ve Hizbullah


Hizbullah, İran ve Suriye Karşı Saldırıya Hazırlanıyor


Üst düzey politik ve askeri kaynaklar The Daily Star (Lübnan) gazetesine Cuma günü yaptıkları açıklamada “İran, Suriye ve Hizbullah’ın Suriye’ye yapılacak bir Amerikan müdahalesi durumunda yakın koordinasyon içerisinde olabilmek için ortak bir askeri operasyon odası kurduklarını” belirttiler.


Miralla Hodeib

The Daily Star

Üst düzey politik ve askeri kaynaklar The Daily Star (Lübnan) Cuma günü yaptıkları açıklamada “İran, Suriye ve Hizbullah'ın Suriye'ye yapılacak bir Amerikan müdahalesi durumunda yakın koordinasyon içerisinde olabilmek için ortak bir askeri operasyon odası kurduklarını” belirttiler.

Kaynaklar “ABD şimdiye kadar direniş eksenine hedefleri ve saldırının kapsamı hakkında tahminde bulunma imkânı vermişse de, İran, Suriye ve Hizbullah en kötü ihtimalli senaryolar için hazırlıklarına hız verdi” dediler. Beklenen saldırı ile ilgili verilerin neredeyse tümünün belirsizliğine rağmen, Amerikan füzelerinin Suriye toprağına düşmesi durumunda bu üç oyuncu da belli bir oranda eyleme geçmeye karar vermiş haldeler.

Siyasi kaynaklara göre Hizbullah on binlerce savaşçısını ve yedek gücünü saldırı beklediğinden silah başına çağırdı. İsmini açıklamak istemeyen bir diplomat “İran, Suriye ve Hizbullah Amerikalıların planları hakkında net bir fotoğrafa sahip değiller. Fakat bu ülkeler de pek çok senaryoya hazırlık yapmış haldeler” şeklinde konuştu.

Kaynaklar Amerikan saldırısının rejim için ölümcül tehdit oluşturması ya da Suriye ordusunu ciddi bir şekilde zayıflatması durumunda İran ve Hizbullah'ın tüm askeri yeteneklerini sergileyip bütün ağırlıklarını verecekleri yorumunu yaptılar. Bir diplomat “Kısaca, Hizbullah ve İran'ın olaya müdahil olmama ihtimali çok az” şeklinde konuştu. Diplomatik kaynaklar İran ve Hizbullah'ın Suriye ordusu karargahlarının, askeri havaalanları ve uzun menzilli füzelerinki de dahil olmak üzere stratejik silah depolarının hedeflenmesini beklediklerini ve bunu da doğrudan müdahale nedeni olarak gördüklerini belirtiyorlar.

İnsanlık tehlikeli bir kavşakta; Yolun sonu, 3. dünya savaşı

3 dünya savaşı
3 dünya savaşı

Chossudovsky: Suriye Savaşı, 3. Dünya Savaşı Senaryosuna Giriş mi


Global Research'tan önemli bir Chossudovsky analizi daha: ABD kimyasal silah provokasyonunu önceden nasıl planladı?

Tehlikeli kavşak: Suriye savaşı, 3. Dünya Savaşı senaryosuna giriş mi?

Michel Chossudovsky

Global Research

“Özgürleştirici [aynen böyle] güçlerin eyleminin kolaylaştırılması amacıyla (…) bazı temel kişilerin tasfiye edilmesi için özel bir çaba gösterilmelidir. (…) ayaklanma ve müdahale sürecinin başlarında gerçekleştirilmelidir, (…)

Suriye'de karışıklıklara devam edilmesi yönünde siyasi bir karar varıldıktan sonra CIA hazırlık yapmıştır ve SIS (MI6) bireylerle teması üzerinden çalışarak küçük sabotaj ve ani saldırı olaylarına girişecektir. (…) Bu olaylar Şam'da yoğunlaşmamalıdır (…)”

Daha ileride: “gerekli derecede korku (…) sınır olayları ve (hazırlanmış) sınır çatışmaları, müdahale için bir gerekçe sağlayacaktır (…) CIA ve SIS [MI6] gerilimi arttırmak için hem psikolojik alanda hem de eylem alanında kapasitelerini kullanmalıdır.” (Sızdırılan ortak ABD-İngiltere istihbarat belgesi, Londra ve Washington, 1957)

Suriye, Ortadoğu'da stratejik bir yer işgal etmektedir. Suriye'ye karşı savaş, askeri girişimlere dair yol haritasının bir parçasıdır. Bu, yalnızca İran'a değil, aynı zamanda Rusya ve Çin'e karşı yöneltilmiş daha geniş bir ABD-NATO-İsrail askeri gündeminin ayrılmaz bir parçasıdır. Dahası, Ortadoğu-Orta Asya petrol rezervleri ve stratejik petrol ve doğalgaz boru hatları üzerine kontrol tesis etmeye dayanan genişletilmiş bir askeri gündemin parçasıdır.

Ortadoğu, Kuzey Afrika, Sahraaltı Afrika ve Orta Asya'da geniş bir savaş sürecinin ve ülkeler düzeyinde siyasi istikrarsızlaştırmanın bir bileşenidir.

Suriye'deki, paralı asker güçlerinin entegre olduğu ve Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve İsrail tarafından desteklenen (Mart 2011'de başlatılan) ABD sponsorluğundaki El Kaide isyanının başarısızlıkları, şimdi, hava kuvvetlerinin kullanılmasını ve postalların karaya ayak basmasını da içeren konvansiyonel bir savaş için sahneyi hazırladı. 

ABD ve müttefikleri şimdi, Suriye'ye askeri müdahale için bir bahaneyi şekillendirmek amacıyla, kanıt olmaksızın, Suriye hükümetini kendi halkına karşı Sarin gazı kullanmakla suçluyor.

ABD'li, İngiliz, Fransız ve İsrailli yetkililer şu anda, bu harekâtın niteliği ve zamanlamasına ilişkin bir dizi istişare gerçekleştiriyorlar. 

Savaş açmanın bahanesi: Kosova modeli

NATO'nun Yugoslavya müdahalesinin bahanesi olarak sahnelenmiş bir olay olan sözde “Racak katliamı”na gönderme yapan Washington, Suriye'de koruma sorumluluğu adını verdikleri askeri mandayı meşrulaştırmak amacıyla önceki Kosova Modeli'ni (1999) kullanabileceğinin ipucunu verdi.

Yugoslavya'da NATO'nun, El Kaide ve organize suçla bağlantıları olan terörist ve mücrim bir topluluk olan Kosova Kurtuluş Ordusu'nun (KLA) desteğiyle müdahale ettiğini belirtmekte fayda var.

İronik bir şekilde, Başkan Obama askeri müdahale çağrısı yaparken ABD istihbaratı resmi hikayeye şüpheyle yaklaştı ve istihbaratın şaibeli olduğuna, “kesin delil” bulunmadığına işaret etti:

“Yetkililer, müdahaleyle ilgili tartışmaların alt derece askeri yetkililer arasında gerçekleştiğini,saldırıyı Esad'ın ekibinden birine ve hatta önde gelen bir Suriyeli komutana bağlayan doğrudan bir kanıt olmadığını söyledi.

Yetkililerin söylediğine göre bu yüzden, Pazartesi günü Dışişleri Bakanı John Kerry saldırının Esad hükümetiyle bağlantısının “inkar edilemez” olduğunu söylese de,  ABD istihbarat yetkilileri şüpheli kimyasal saldırının Esad'ın emriyle gerçekleştirildiğinden çok da emin değiller, hatta hükümet güçleri tarafından gerçekleştirildiğinden bile tam olarak emin değiller.” (AP, 29 Ağustos 2013)

Gerilimi tırmandırma, askeri gündemin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğer Suriye'ye karşı ABD-NATO saldırısı başlatılacaksa, Kuzey Afrika'dan Doğu Akdeniz'e, oradan Afganistan-Pakistan ile Çin arasındaki sınıra kadar olan geniş bölge, genişletilmiş bir bölgesel savaşın hengamesi içine sürüklenecektir.

Bu savaş kaçınılmaz olarak Lübnan ve Ürdün'e yayılacaktır. İsrail ve Türkiye, hem hava kampanyası, hem de kara güçleriyle aktif olarak müdahil olacaktır. “İsyancı”ların istihdam edilmesinde ve eğitilmesinde temel bir rol oynamış olan Suudi Arabistan ve Katar da dâhil olmak üzere Amerika'nın Körfez'deki müttefikleri de, bu askeri operasyonun sahnelenmesine müdahil olmuşlardır. İran ve Rusya, Suriye'nin askeri müttefikleridir. Hayati soru, saldırı gerçekleşirse veya gerçekleştiğinde aktif olarak (askeri açıdan) Suriye'nin yanında durmayı seçip seçmeyecekleridir. 

Son haberler, bir siber-savaş operasyonunun başlatıldığını ileri sürüyor. Müttefik özel kuvvetlerin Ürdün ve Türkiye'den Suriye topraklarına girdikleri aktarılıyor. İngiliz özel kuvvetlerinin, Suriye hava savunma sistemlerinin “Müttefik saldırılarına hazırlığını” incelediği söyleniyor.

İsrail'de medya dezenformasyonunun öncülük ettiği bir potansiyel panik durumu baş gösteriyor. İsrail ordusunun ihtiyat askerlerini çağırdığı ve bu askerlerin kuzey sınırına yerleştirildiği aktarılıyor. İsrail'in, daha geniş ABD-NATO hava savunma sistemine entegre edilen “füze kalkanı sistemi” aktive edildi. Eş zamanlı olarak binlerce İsrailli, Suriye'nin Batı saldırısına karşılık vermesi korkusuyla, gaz maskeleri için kuyruğa girmeye başladı.

İnsanlık tehlikeli bir kavşakta

SAM AMCA can çekişiyor; Suriye Ordusu, Ürdün üzerinden yapılan CIA sızma operasyonunu darmadağın etti

amerikan rüyası
amerikan rüyası


The World Tribune gazetesi Salı günkü sayısında Suriye ordusunun Ürdün’den yapılan bir Amerikan sızma harekatını nasıl püskürttüğünün ayrıntılarına yer verdi.

Suriye Ordusu Ürdün Üzerinden Yapılan CIA Sızma Operasyonunu Nasıl Püskürttü?

The World Tribune gazetesi Salı günkü sayısında Suriye ordusunun Ürdün'den yapılan bir Amerikan sızma harekatını nasıl püskürttüğünün ayrıntılarına yer verdi.

İngiliz gazetesi bazı Batılı diplomatik kaynaklardan aktararak “Esad'ın kuvvetlerinin, Ürdün'den Suriye'nin güneyindeki bir şehri ele geçirmek amacıyla gönderilen iyi eğitilip teçhiz edilmiş yüzlerce militanı ezmek suretiyle, yapılan bir Amerikan hamlesini” boşa çıkardığını yazdı.

Gazeteye açıklama yapan kaynaklar Suriye topraklarının 10 km içine sızma amacıyla sözde Özgür Suriye Ordusu tarafından desteklenen bir kuvvetin Suriye ordusu tarafından takip edilerek saldırıya uğradığını belirttiler.

Bir kaynak “Şam'a ulaşıp rejimi devirmek isteyen bu grup iyi eğitilmiş ve teçhiz edilmiş bir kuvvet” idi dedi ve ekledi: “Fakat Ürdün sınırından geçen bu kuvvetler Şam'a ulaşmak yerine birkaç saat içersinde kaçmaya başladılar.”

Söz konusu kaynaklar Mısır ve Suudi Arabistan'dan gelen savaşçılarla desteklenen bu ÖSO grubunun yaklaşık 600 savaşçıdan oluşan 2 birlik halinde giriş yaptığını söyledi. Kaynaklar CIA ve Ürdün Özel Operasyon Kuvvetleri Komutanlığı tarafından eğitilen bu kuvvetin tanksavar ve uçaksavar füzelerine ilave olarak gece görüş sistemleriyle de donatıldıklarını kaydettiler.

Silahların çoğunun eski Yugoslavya'dan geldiği belirtiliyor.

Bu güne değin en çok tıklanılanlar